'Yalnızca 140 Milyar'... Cumhuriyet'in 5 Temmuz 2001 Perşembe tarihli sayısında tek sütunda çıkan küçük bir haberin başlığı. Haber tek sütuna sıkışmış ama gözden kaçırılacak bir haber değil. Belki gözden kaçmıştır düşüncesiyle Cumhuriyet'in Ankara Bürosunun verdiği haberi burada yinelemek isterim:
"Türk Dil Kurumu'ndaki (TDK) yolsuzluklara yönelik başlatılan "Akrep" operasyonu davası sanıklarının yargılanmasına Ankara 2 No'lu DGM'de başlandı. Eski TDK Saymanı Mustafa Kurtçuoğlu, zimmetine yalnızca 140 milyar lira geçirdiğini belirterek "Harcadım ama nereye kullandığımı hatırlamıyorum" dedi."
Bazen kısa bir haber ya da çarpıcı bir fotoğraf, bir gerçeği ortaya koymada özlü ve etkili bir araç olabiliyor. 'Yalnızca 140 Milyar' başlıklı haber de böylesi haberlerden birisi.
Benim Türk Dil Kurumu ile tanışmam her ay ilgi ve beğeniyle okuduğum Türk Dili dergisi ile olmuştur. Ortaokula başladığım 1976 yılında Türk Dil Kurumu'na bir mektup yazıp kurumun yayınlarıyla ilgili bilgi istemiştim. Çok değil, bir hafta-on gün sonra, mektubuma yanıt almıştım. Zarfın içinden mektupla birlikte kurum yayınlarının listesini içeren bir kitapçık çıkmıştı. Bir ortaokul öğrencisinin beyaz dosya kâğıdına el yazısıyla yazdığı mektuba karşılık aldığı "resmi" mektup alıcısını sevindirmez mi hiç? O yıllarda aldığım bu mektup beni doğrusu Kuruma sımsıkı bağladı. O yıl, okulumdan aldığım "öğrenci belgesi" ile birlikte Türk Dili dergisinin sürdürümcüsü olmak için Kuruma başvurdum. Sürdürümcülüğümü, derginin biçim ve içerik değiştirdiği 1983 yılı başına değin aralıksız sürdürdüm.
Ortaokul yıllarımdan bu yana her ay düzenli olarak ev adresime gelen Türk Dili dergisindeki yazılardan çok şey öğrendim. Dergi yazarlarının duru ve akıcı dilini çok sevdim. Şiirleri kendime çok yakın buldum hatta defterime benzerlerini yazmaya çalıştım. Dergide önerilen kitapları olanaklarım ölçüsünde kitabevlerinden alıp okudum.
Türk Dil Kurumu ve onun güzel dergisi Türk Dili dergisiyle ilişkim ve gönül bağım, Atatürk'ün açık vasiyetine karşın, -Türk Tarih Kurumu ile birlikte- Kurumun kapatılıp, Askeri Darbenin bir "devlet dairesi"ne dönüştürülmesiyle birlikte son buldu. Emel hak ve özgürlüklerin pervasızca askıya alınıp, demokrasinin rafa kaldırıldığı o karanlık günlerde, akıl almaz "karalama kampanyaları"nın da yönlendirmesiyle, Türk Dil Kurumu'nun hesaplarının nasıl "didik didik" edildiğini, onca incelemeler sonucunda en ufak bir uygunsuzluğa, yolsuzluğa rastlanmadığını gazetem Cumhuriyet'in sütunlarında kim bilir kaç kez okudum. Oktay Akbal, İlhan Selçuk ve diğer yazarlar yeri geldikçe gerek tanıklık, gerekse anı çerçevesinde Türk Dil Kurumu'nun bu güzel ve ilkeli çalışma tarzını yazılarına konu edindiler.
Askeri Darbe Yönetiminin "devlet dairesi" Türk Dil Kurumu'na yönelik "Akrep Operasyonu"nu daha önce basındaki haberlerden duymuştum. O günlerdeki "diğer operasyonlar"da olduğu gibi bu operasyonu da soğukkanlılıkla karşılamıştım. "Umarım bu operasyon , -varsa- "daire"deki yolsuzluk ve usulsüzlükleri ortaya çıkarır ve yanlıştan dönülür. Daha da önemlisi, bu operasyon sonucunda, 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla kurulan Türk Dil Kurumu'nun özerkliği ve bağımsız tüzel kişiliği kamuoyunda tartışmaya açılır ve sonuçta, fazla zaman yitirilmeksizin, Türk Dil Kurumu adındaki bu "daire"nin varlığına son verilerek, yeniden, eskisi gibi, siyasal baskıların uzağında, Türk Dilinin gelişmesi ve güzelleşmesi için özerk bir tüzel kişilik çerçevesinde çalışmalarını yürüten saygın bir kuruma dönüşür." diye düşünmüştüm.
Gazetede 'Yalnızca 140 Milyar' başlıklı haberi okuyunca Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu'nun gerek kuruluş biçimi, gerekse ilke ve amaçları bakımından ne kadar önemli ve ne kadar değerli bir Cumhuriyet kurumu olduğunu çok iyi kavradım. Hele haberdeki "Eski TDK Saymanı Mustafa Kurtçuoğlu, zimmetine yalnızca 140 milyar lira geçirdiğini belirterek "Harcadım ama nereye kullandığımı hatırlamıyorum" dedi." satırlarını okuyunca içim "cız" etti.
Ortaokul-lise yıllarımdan bu yana edindiğim alışkanlıklarımdan birisi önemli bulduğum kimi gazete haberlerini/yazılarını kesip o haberle ilgili olabilecek bir kitabın arasına koymaktır. Yıllar sonra kitaplığımın rafları arasından o kitabı alıp okumaya başladığımda o gazete haberi/yazısı, o andaki okuma serüvenime bambaşka bir boyut katar.
Bu alışkanlığımın bir gereği olarak, 'Yalnızca 140 Milyar' başlıklı tek sütuna dizilmiş kısa haberi gazetemden kesip Ömer Asım Aksoy'un özyaşamöyküsünün anlatıldığı "Türkçe Bir Hayat" adlı kitabın arasına koymayı uygun buldum.
Ömer Asım Aksoy'un dergideki "dil yanlışları" yazılarını öteden beri hep ilgiyle okudum. Bu yazılar, "anadil bilinci"nin gelişmesinde bana çok yardımcı oldu. Ömer Asım Aksoy'un "Dil Yanlışları" adlı kitabı ve onun başkanlığında bir kurulca hazırlanan "Ana Yazım Kılavuzu" benim hep başucu kitaplarımın arasında yer almıştır.
Üniversite eğitimimi ODTÜ Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümünde tamamladıktan sonra Kayseri'de şu anda çalışmakta olduğum KİT konumundaki kuruluşa iş başvurusu yaptım. İş başvurum üzerine genel müdür yardımcısının benimle kısa bir görüşme yaptıktan sonra izlenimlerini genel müdüre aktarırken söylediği şu sözler beni hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti: "görüşme yaptığım genç makina mühendisi İngilizce biliyor, ama daha da önemlisi, Türkçe biliyor" . Genel müdür yardımcısının bu yaklaşımı, başta Türk Dili dergisi olmak üzere Türk Dil Kurumu'nun yayımladığı kitaplar aracılığıyla edinmeye çalıştığım "anadil bilinci"nin artık gündelik yaşantımın temel değerleri arasında yer almakta olduğunu göstermesi bakımından beni çok mutlu etmişti.
'Yalnızca 140 Milyar' başlıklı haber, Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu'nun nasıl tanınmaz hale getirildiğini göstermesi bakımından son derece önemli. "Anadil bilinci" ve "Türkçe sevgisi"ni geliştirmek ve yaygınlaştırmak görevini üstlenen bir kuruluş bu yoldaki çalışmalarını yolsuzluklarla birlikte yürütemez. İster "devlet dairesi" olsun isterse özerk bir kurum, Türk Dil Kurumu'nun adı yolsuzluklarla birlikte anılamaz, anılmamalıydı.