Son Nefeste Son Savunma:Türkan Saylan
Yayına hazırlayan: Hüseyin Karataş
Siyah Beyaz Yayınları
184 sayfa
Halka Adanmış Onurlu Bir Yaşam
13 Nisan 2009 günü Türkan Saylan’ın evi basıldığında herkes gibi ben de şaşkınlık içindeydim. Bizler, “yeter artık, bu kadar da olmaz!” derken, Türkan Hoca, arama sonrasında penceresinden tüm Türkiye’ye sükunet mesajı veriyordu. Eliyle “mola” işareti yaparken objektiflere yansıyan fotoğrafı belleklerimizde daha dün gibi taptaze duruyor.
Yıllardır hem Derneğin (ÇYDD) hem de başta Türkan Hoca olmak üzere dernek yöneticilerinin avukatlığını yapan Hüseyin Karataş’ın yayına hazırladığı Son Nefeste Son Savunma, 2000’li yıllardan bu yana Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine, derneğin genel başkanı Türkan Saylan’a ve yöneticilerine yönelik planlı, programlı, “sistematik” ve “güdümlü” saldırıları belgelerle gözler önüne seriyor. Bu yönüyle kitap, 13 Nisan 2009 baskınının öncesi ve sonrasını “anlamamıza” olanak sağlıyor.
Saldırılar ve Komplolar
Türkan Saylan, derneğe, kendisine ve çalışma arkadaşlarına yönelik saldırıları, olup bitenleri belgeleriyle birlikte derlemeye neden gereksinim duyduğunu şöyle açıklamış:
“Tehditlerin boyutları artıp azaldı. Komplolara dönüştü. Bütün bunları bir kitapta toplamaya yıllar önce karar vermiştim, olamadı. İşte şimdi bir atılım yapıyorum, umarım sonunu getirebilirim.” Türkan Hocanın bu satırları yazdığı yıl 2006. 13 Nisan 2009’a daha 3 sene var! Bu saldırılar, komplolar ne yazık ki azalmadı, her geçen gün arttı.
Türkan Hoca, geleceğe yönelik umut, direnç ve çalışma azmini koruyarak satırlarını şöyle sürdürmüş:
“Eğer arkadaşlarım ve ben, bu kitabı oluşturacak yalan, iftira ve uydurma suçlamalardan, hem de salt adını vermeyen ya da veren insancıkların değil, devlet organlarında, karar mekanizmalarında bulunanların, pek çok kişiyi inandırabilecek gerçekdışı senaryolardan etkilenecek olsaydık çoktan pes etmemiz gerekirdi. Etmedik, çünkü bütün bunları, doğru yolda olduğumuzun birer kanıtı olarak algıladık.
Buna karşın hep düşünmüşümdür. Böylesi gerçekdışı senaryolar üreten, buna zaman ve akıl ayıran insanlar bu yaratıcılıklarını, zekâlarını olumlu işlere harcasalar kim bilir neler olabilirdi? ‘Ne yazık’ demekten başka elimden ne gelir?
Bu derleme bu nedenle önem taşıyacak ve bir dönemde, gönüllü çalışarak ülkeye, insana hizmet verenlerin başına neler gelebildiğini belgeleyecek. ‘Sosyal sorumluluk’ konusunun pek de kolay yerleşemediğini, daha çok fırın ekmek yememiz gerektiğini anlatacak!”
Bu satırların yazıldığı yıldan bir yıl sonra, 1 Temmuz 2007’de, kitaba yazdığı önsözde Türkan Hoca, derneğe, kendisine ve çalışma arkadaşlarına yönelik iftira ve komplolar karşısında söyleyecek sözü olduğunu şu satırlarla dile getiriyor:
“Toplumsal konulara ilgi duyup örgütlenmelere girişince ve ülkenin gelişmesini engelleyici, Cumhuriyet rejimimizi değiştirmeye yönelik olaylara tepki göstermeye başlayınca, başıma ve de başımıza gelenler, tehditler, iftiralar ve komplolar inanılmaz boyutları buldu ve devam ediyor (…) Kim bilir bu ülkede daha kaç kişi, kaç aydın böyle güdülenmiş komplolara kurban edildi. Suçsuzken suçlandı. Bunların yanında ben kimim ki? (…) Benim gibi bir insandan, bir ‘vatan haini’, bir ‘misyoner’, bir ‘Soroscu’, bir ‘PKK destekçisi’ vb. olumsuz tiplerle dolu senaryolar yaratan ve yıllar yılı etik, yasa, kural tanımadan birbirinden alıntılar yaparak yıpratmaya çalışanların karşısında; kendi önsezi ve kafalarını kullanarak bunların hepsinin iftira ve uydurma olduğunu anlayan, sevgi, saygı ve güven dolu halkıma, en tutucu kurumların içinde Cumhuriyeti özümsemiş gizli kalmış değerlere dayandık yıllardır ve asla pes etmedik (…) Çağdaşlaşma yolunda, dürüst ve namuslu yürüyüşümüz hep sürecektir. İftiracılar, komplocular ekmek paralarını bu meslekleriyle kazandıkları ve güce ulaşmak için her şeyi mubah görenler, onları maşa olarak kullandıkları sürece, önlerine çıkan engellere karşı çirkin, ahlaksız ve kirli oyunlarını sürdüreceklerdir. Hepimiz güçlü, sabırlı ve kararlı olmalı, birlikte bu oyunları bozabilmeliyiz.”