2.
Soğuk Bir Kış Günü Kayseri
Sevgili Ahmet Taner Kışlalı soğuk bir kış günü Kayseri'ye gelip Belediye Şehir Tiyatrosu salonunda bir konferans vermişti. Salon soğuk olduğu için sevgili Kışlalı dinleyicilerden özür dileyerek konferans boyunca paltosunu üzerinden çıkarmamıştı. Az sayıda izleyicinin sıcak ilgisi belki onun içini ısıtmıştı ama konferanstan birkaç gün sonra Cumhuriyet'teki köşesinde Kayseri'de verdiği konferanstan söz ederken salonun soğukluğuna değinmeden geçememişti. Sevgili Kışlalı konferansının bir bölümünde özelleştirme politikalarına da değinmiş ve kentimizdeki Sümer Bez Fabrikası örneğinden yola çıkarak konuya değerli bir açılım getirmişti. O gün yaklaşık olarak şunları söylemişti Kışlalı: "Görüyorum ki Kayseri'de tekstil sektörü gelişmiş. Devletin öncülüğüyle kurulan Sümer Bez Fabrikasını başarılı özel sektör yatırımları izlemiş. [Orta Anadolu Mensucat, Birlik Mensucat vb.] Dolayısıyla artık devletin Kayseri'de Sümer Bez Fabrikasını işletmesine gerek kalmamış. Kayseri'nin doğusunda ise tekstil ve diğer alanlarda hâlâ devletin öncülüğüne gereksinim var. Öyleyse, devletin, Kayseri'deki Sümer Bez Fabrikasını kapatmak yerine bu fabrikayı daha doğuya, örneğin Elazığ'a taşıması gerekmez mi ?"
Sümer Bez Fabrikası artık yok! Fabrikanın bugün artık şehrin ortasında kalan arsası ve çürümeye terk edilmiş lojmanları üniversiteye devredildi. Adını fabrikadan alan "Sümer Mahallesi"nin "memur evleri" ve "vazife evleri" bugün artık metruk birer beton yığınına dönüşmüş. Tekstil sektöründe başarılı bir işletmecilik örneği sergilemiş, kentte bir döneme damgasını vurmuş koca bir fabrikayı kapatmakla kalmamış, "ne kadar övünsek azdır" diyebileceğimiz başarılı bir dönemi de kentin hafızasından silmek için elimizden geleni ardımıza koymamışız. Ne zaman yolum Sümer mahallesine düşse, bugün artık çürümeye terk edilen ve fakat bir dönem günde üç vardiya gürül gürül bir hayatın yaşandığı "vazife evleri"nin arasından geçsem mühendisliğimden utanıyorum! Filin züccaciye dükkanına girişi gibi maddi manevi her şeyi hoyratça yıkıp dağıtmış burada özelleştirme...Bu kentte özelleştirmenin açtığı yara bununla da kalmamış. Bir de ÇİNKUR'un özelleştirilmesi serüveni var ki bu hikâyeyi ne siz sorun ne ben anlatayım. ÇİNKUR'un özelleştirilmesi sonucunda özelleştirme politikalarının acı sonuçlarıyla ansızın yüz yüze kalan çalışanların trajedisi öylesine acıdır ki bu bahsi açmaya yürek ister!
Ülkenin neredeyse yarısının "öteki Türkiye" olarak adlandırıldığı, her türlü teşvik ve kolaylığa karşın özel sektörün çeşitli nedenlerle "doğu"ya ilgisiz kaldığı, ülkenin doğusuyla batısı arasında adeta uçurumların yaşandığı koşullar yerli yerinde durduğuna göre, sevgili Ahmet Taner Kışlalı'nın soğuk bir kış günü Kayseri'de söyledikleri bugün de söylenmesi gereken sözler değil mi?