1.
Özelleştirme Kıskacında Bir Fabrika: TAKSAN
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet'in ekonomi sayfasında bir haber yayımlandı. Haberde, ihracatımızın yüzde 73'ünü oluşturan 25 sektörden 21'inin katma değeri düşük mallara yönelik olduğundan hareketle, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın, yeni ihracat stratejisini, ihracatta katma değeri yüksek sektörlere ağırlık verilmesi üzerine kurduğu bildiriliyordu. Haberin ayrıntısından, en yüksek girdi/çıktı oranına sahip sektörlerin ihracat içindeki toplam paylarının yüzde 10'u bulmadığını öğreniyoruz. En yüksek girdi/çıktı oranına sahip sektörlerden bazıları şunlar: "rafine edilmiş petrol ürünleri", "cam ve cam ürünleri", "çimento, kireç ve alçı", "motorlu kara taşıtları, parça ve aksesuarları". Sadece bu dört sektörün ihracat içindeki payı yüzde 5.7 olarak hesaplanmış. Bu sektörlere öncülük eden kamu kuruluşlarının hepsinin - ne yazık ki- özelleştirme "kapsam ve programı"na alınarak yıllardır elden çıkarılmayı beklediğini belirtmeye sanırım gerek yok...
Haberde, Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından ihracatta katma değer oranı yüksek bulunarak girişimcilere önerilen alanların da bir listesi yer almakta. Listede yer alan 24 sektörün tamamı, yer yer "reel sektör" olarak da adlandırılan "imalat sektörü" ile ilgili. Liste, alkollü içkilerin üretiminden, gemi yapımı ve onarımına; kâğıt ürünleri üretiminden, kitap-broşür yayımına; silah ve mühimmat imalatından, tank, sarnıç ve metal muhafaza imalatına; cam ve cam ürünleri imalatından, takım tezgâhları imalatına kadar çok geniş bir alanı kapsıyor. Bu listede yer alan sektörlere şöyle "alıcı gözüyle" bakacak olursanız, ülkemizde bu sektörleri var eden kuruluşların, Kemalizmin 6 ilkesinden birisi olan Devletçilik ilkesinin gereği olarak kurulan, geliştiren dev kamu kuruluşları olduğunu görürsünüz. TEKEL, SEKA, MKEK...bu listeyi ete kemiğe büründüren dev kamu kuruluşlarından sadece bir kaçı...Eğer bu sektörler bugün ihracatta katma değeri yüksek sektörlerin başında geliyor ve bu özeliğiyle Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından girişimcilere öneriliyorsa, bu durum Kemalizmin ülkemiz gerçeklerine uygun olarak geliştirdiği planlı ekonomi ve kalkınma stratejilerinin ne kadar isabetli olduğunun açık bir göstergesi değil de nedir?
Bu yazıyı yazmamın nedeni, Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından girişimcilere önerilen listede, diğer pek çok imalat sektörüyle birlikte "takım tezgâhları imalatı" sektörüne rastlamış olmamdır. Ülkemizde "takım tezgâhları imalatı" sektörünün öncülüğünü TAKSAN (Takım Tezgahları Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi) yapmaktadır. Bir mühendis olarak 10 yıldır çalışmakta olduğum bu kuruluş, kârlı ve verimli çalışmadığı gerekçesiyle 1998 yılından bu yana özelleştirme "kapsam ve programı"nda (daha doğrusu kıskacında) özelleştirileceği günü beklemektedir!
TAKSAN, ülkemiz sanayiinin gereksinim duyduğu torna, freze, matkap vb. hassas takım tezgahlarının üretimi amacıyla Kayseri'de "entegre bir tesis" olarak kurulmuştur. Takım tezgahlarının üretimi için gerekli her türlü imalat ve montaj tesisi kuruluş bünyesinde yer almaktadır. Sınırlı üretim kapasitesi ve ürün çeşitliliğiyle üretim yapan kuruluşları saymazsak, TAKSAN, geniş üretim yelpazesiyle ülkemizde hem üniversal hem de CNC (bilgisayar kontrollü) hassas takım tezgahları üretimi yapan tek üretici kuruluştur. Buna karşılık, sektörde faaliyet gösteren 200 kadar ithalatçı firma yer almaktadır. TAKSAN kendi başına ülkemiz takım tezgahı ihtiyacının yalnızca yüzde 10-15 kadarını karşılayabilmektedir. Küçük bir atölyeden büyük fabrikalara kadar metal imalat sanayii sektöründe faaliyet gösteren her kuruluşun en azından bir tornaya, frezeye,taşlama tezgahına, matkap tezgahına gereksinim duyacağı açıktır. Bu açıdan baktığımızda, 1984 yılından beri fabrikalar için üretim araçları üretimi yapan TAKSAN, aslında ülkemizde "fabrika yapan fabrika" konumundadır. Bu paragraf umarım özelleştirme politikalarını salt "kâr-zarar" parantezine sıkıştırmanın yanlışlığını "içerden bir bakışla" yeterince vurgulayabilmiştir.