Bir kış günü, öğle sıralarında, kentim karlar altındayken, omzumda fotoğraf makinem, çıkıp gelmiştim meydandaki çifte minareli Bürüngüz camiinin önüne. Çocukluğumun ilk yıllarında bu cami yeni yapılıyordu. Hemen karşısında Zümrüt Pastanesi vardı. Birkaç arkadaşla birlikte, cebimizdeki az parayla, bu güzel pastanede yediğimiz ketenin , yanında içtiğimiz limonatanın tadı hâlâ aklımda...Bir de pastanede olmanın verdiği heyecanla, birbirimize mutlulukla gülümseyişimiz...Zümrüt Pastanesi ne yazık ki yok artık!
Kentimin Yitik Mekânları
1.
Çocukluğumun Güzel Mekânları:
Bir kış günü, öğle sıralarında, kentim karlar altındayken, omzumda fotoğraf makinem, çıkıp gelmiştim meydandaki çifte minareli Bürüngüz camiinin önüne. Çocukluğumun ilk yıllarında bu cami yeni yapılıyordu. Hemen karşısında Zümrüt Pastanesi vardı. Birkaç arkadaşla birlikte, cebimizdeki az parayla, bu güzel pastanede yediğimiz ketenin , yanında içtiğimiz limonatanın tadı hâlâ aklımda...Bir de pastanede olmanın verdiği heyecanla, birbirimize mutlulukla gülümseyişimiz...Zümrüt Pastanesi ne yazık ki yok artık!
Zümrüt pastanesinin hemen ilerisinde İl Halk Kütüphanesi vardı. İl Halk Kütüphanesi'nde az mı günüm geçmişti? Kütüphanenin bitişiğindeki tarihi yapının içinde Ödünç Kitap Verme Servisi bulunurdu. Az mı kitap aldım oradan on beş günlüğüne...Orhan Kemal'in Gurbet Kuşları'nı zamanında iade edememiştim de utancımdan yüzümü ter basmıştı...Ödünç Kitap Verme Servisinden aldığım üye kimliğimi ve üzerindeki çocukluk fotoğrafımı hâlâ saklarım...Çocukluğumun pastanesi gibi İl Halk Kütüphanesi de yok artık yerinde...Ödünç Kitap Verme Servisinin içinde bulunduğu tarihi yapı da çoktan türbe olmuş...Ne zaman kentin meydanına gelip etrafa bakınsam gözüm çocukluğumun kütüphanesini arar...Dişçi koltuğunda, insanın azı dişini çektirdikten sonra ağzında hissettiği derin boşluk duygusu gibidir şimdi çocukluğumun bu güzel mekânları...
Bu güzel kent meydanından kala kala İç Kale, hemen karşısında tarihi saat kulesi -ki bu tarihi saat kulesi bir zaman, 1919'da, Müdafaa-i Hukuk derneğinin merkezi olmuş- , bir de Cumhuriyet Parkı kaldı...Geçen baktım, parkın önüne Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü bir tahta tabela asmış...Çocukluğumun Cumhuriyet Parkı, kaşla göz arasında Meydan Parkı oluvermiş...Meydan Parkı 1997....Çok üzüldüm....
Tüm bunların ötesinde, beni daha da üzen, inciten, yüreğimden birşeyleri koparan şey kent meydanına kurulan devasa büyüklük ve yükseklikteki beş yıldızlı bir otelin benim çocukluğumun meydanına acımasızca abanması, tüm güzellikleri gölgelemesiydi... Selçuklu yapısı güzelim Hunat Camii, Romalılardan kalma, daha sonra Selçuklu sultanlarının restore ettirdiği İç Kale, sonra Kapalı Çarşı, hele hele mimarlığını Kayseri'nin Ağırnas Köyünden Mimar Sinan'ın yaptığı, eşsiz kubbeleri ve harika minaresiyle başlı başına bir güzellik olan Kurşunlu Camii, hemen karşısındaki, bir dönem içerisinde başarılı ameliyatların yapıldığı, diş çekimi için ilginç tekniklerin geliştirildiği, Batı'nın Avisena diye tanıdığı İbn-i Sina'nın kitaplarının ders kitabı olarak okutulduğu, müzik ile mental rahatsızlıkların giderilmeye çalışıldığı Gevher Nesibe Şifaiyesi (Hastanesi) (Şimdi Gevher Nesibe Tıp Müzesi) bu garip otel binasının gölgesi altında mı kalmalıydı?...
2.
Kuşların Mekân Bilinci:
Yine bir kış günü, öğle sıralarında, kentim karlar altındayken, omzumda fotoğraf makinem, çıkıp gelmiştim meydandaki çifte minareli Bürüngüz camiinin önüne. Benim çocukluğumda buralarda kartopu oynayan çocuklar olurdu...
Caminin hemen yanındaki İç Kalenin yüksek duvarının önünde fotoğraf çekmek için fotoğraf makinemi çantadan çıkarıp boynuma astım. Niyetim, Büyükşehir Belediyesinin kuşlar için yaptırdığı ahşaptan yapılmış kuş evlerinin fotoğrafını çekmekti. Ben çocukluğumdan beri biliyorum ki kalenin yüzyılları eskiten tarihi surları öteden beri kuşların asli mekanıdır...Kuşların, binlerce yıldır, burada, sur gediklerini evsindiklerini, bakmanın ötesinde baktığını görebilen herkes bilir...Belki de bu yüzden, kuşlar topluca sur gediklerinden havalanıp, konarken de zarif, göze hoş gelen kuş evleri yerine yine sur gediklerini yeğliyorlar...
Adeta bu tavırlarıyla kuşlar, benim yerime, ya da benim adıma kentimi ve kentimin belleğini koruyorlar....Kendileri için yapılan zarif, rahat ahşap kuş evlerini reddedip, kentin meydanındaki yitip gidenlere bir anlamda ağıt yakıyorlar...
Kıt akıllı anlamında"kuş beyinli" deyimini kim yakıştırmışsa, kuşların engin mekân bilincini gelip görmeli!