Farklı kültür ve ülkelerle ilgili olmayı, gezmeyi çok seviyorum. Birkaç yıl önce beni yeni tanıyan bir arkadaşım bana “Sen dünya insanı olmalısın” demişti. Abartmamak kaydıyla bu değerlendirmesinin doğru olduğunu söylemiştim kendisine...
İstanbul
İnsana ve hayata dair hiç ama hiçbir şeye ilgisiz kalmak istemiyorum. Belki de bu bakımdan kentleri, sokakları, parkları, ucsuz bucaksız denizleri çok seviyorum. Bugüne değin Türkiye’nin pek çok yerini dolaştım. Her gezide yepyeni insanlarla tanıştım, güzel dostluklar kurdum. Gezdiğim kentler arasında İstanbul’un elbette ki ayrıcalıklı bir yeri var. Ben İstanbul’u - tüm çirkinliklerine ve çarpık kentleşmesine karşın - çok seviyorum. “İstanbul’da en çok sevdiğin yer neresi oldu” diye bir soru sorulsa hiç kuşkusuz Ortaköy’ü ayrı bir yere koyardım. Ortaköy’ü gezerken öğrencilerin sergilerinden aldığım kopya müzik kasetleri, tablolar, çoğunluğu deriden yapılmış el işleri, kitaplar… bende hep güzel anıları çağrıştırıyor. Açık havada küçük ahşap taburelere oturarak denize nazır yudumladığım sımsıcak çaylar kokusu ve tadıyla hala aklımda. Sonra, hafta onları Deniz Hatları vapurlarıyla çıkılan ve sabahtan akşama kadar süren Boğaziçi gezileri… Yazları İstanbul’a geldiğimde benim için vazgeçilmez bir tutkudur bu geziler… Eski İstanbul’a gelince… Sultanahmeti, Beyazıt’ı, Topkapı Sarayını, Yerebatan Sarnıcı’nı… adım gibi bilirim! Bütün bu güzellikleri düşündükçe, İstanbul’da yaşayanları kıskanmıyor değilim hani!
Venedik
Venedik… Venedik’e hiç gitmedim. Denize kayan bu kenti mutlaka görmek, “şemsiyenizi dahi açamayacağınız kadar dar” sokaklarında yürümek, San Marco Alanı içerisindeki bir lokantada açık havada pizza yemek, labirenti andıran kanallarında gezintiye çıkmak istiyorum. Oradan da tüm orta Avrupa başkentleri...
Dünya insanı...
Farklı kültür ve ülkelerle ilgili olmayı, gezmeyi çok seviyorum. Birkaç yıl önce beni yeni tanıyan bir arkadaşım bana “Sen dünya insanı olmalısın” demişti. Abartmamak kaydıyla bu değerlendirmesinin doğru olduğunu söylemiştim kendisine. “Dünya insanı olmak” benim için öyle bir duygulanım ki, ne bileyim, örneğin, Ümit Burnu’nda dalgalar ak bir süt gibi köpürüp kayaları döverken, öte yanda Side’nin güzelim kumsalında güneşlenirken aynı dalgaların ayak parmaklarımı ıslattığını duyumsayabileyim. Belki de bu duygulanım oldukça abartılı, ama bu duygulanımlar benim için o kadar yalın ve gerçek ki!