"biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz"
cep to cep
1.
bir yaşgünü rüyası
yaşgünü
yasgünü
ya$günü
yaşgününü kutlar; mutluluklar dilerim.
yasgününü kutlar;...
ya$gününü...
söylesenize, cep’ten cep’e bir yaşgünü daha başka kaç farklı biçimde kutlanabilirdi?
arkadaşınızın yaşgünü bir de bakmışsınız likid kristal ekranda (LCD) kaşla göz arasındayasgünü oluvermiş!
ama siz böyle olsun istemezdiniz kuşkusuz...
bu sadece bir rastlantı, diye düşünürsünüz...
—arkadaşınız da böyle mi düşünür?—
-küçük bir olasılık da olsa-bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek istersiniz: arkadaşınızın yaşgünü bu durumda –belki de başka seçenek kalmadığından- ya$gününe dönüşür ekranda...
kapitalizmin baktığı her $eyi paraya dönü$türen o soğuk yüzüyle –belki de farkında olmadan- i$te tam da bu anda karşıla$ırsınız...
bu sadece bir rastlantı, diye düşünürsünüz...
önceleri sizi pek rahatsız etmez bu rastlantı.
ama zamanla bağımlılık yapar, dikkat!!!
bakarsınız arkadaşınız zamanla arkada$ınıza dönüşür...
üzülürsünüz...üzülürsünüz...
ama siz böyle olsun istemezdiniz kuşkusuz...
bu sadece bir rastlantı, diye düşünürsünüz...
kapitalizm nasıl da hayatınızın en ince derinliklerine sızıyor...
ka$la göz arasında arkada$ınızın ya$gününü bile kendi hesabının kâr hanesine yazıyor...
2.
bir işgünü...hep işgünü...
işgünü
isgünü
i$günü
24 saatlik günümüzün en az 8, yerine göre 12 saatini geçirdiğimiz zaman diliminin (aslında tüm günün) adıdır işgünü.
başka her şeyden önce gelir...
işyerleri ise işgünlerimizi geçirdiğimiz mekânların adıdır.
kapitalizm işte her gün bu mekânlarda üretir kendini yeniden...kapitalizmin bekası uğruna –ama önce kendi bekaları uğruna (ne garip bir paradoks, öyle değil mi?)- işgünlerini burada geçiren çalışanlar için bir tür tapınak gibidir işyerleri...huzur verici, içerisinde çıt çıkmayan birer tapınak...
Japonca’da “işyeri”nin aynı zamanda “tapınak” anlamına gelmesi elbette bir rastlantıdeğildir.
O insana huzur veren sessiz tapınaklardan sonra devreye iş çıkışında akşamları çalışanlara çılgın eğlence saatleri vaat eden "eğlence mekânları" girer. Tokyo'sundan Londra'sına, New York'undan Paris'ine, Rio'sundan Roma'sına, İstanbul'undan Yeni Delhi'sine, Johannesburg'dan Porte Allegro'suna kadar tüm dünyada "çalışanlar için" devasa bir "eğlence sektörü" her akşam hep aynı konukları ağırlar...ne için? çalışanlar ertesi işgününe stresten uzak, uysal, zinde ve dinç başlasın; içlerinde dökülecek dünden kalma kurt kalmasın diye!..
insana huzur veren, içinde adeta çıt çıkmayan işte bu işyerleri cep’ten cep’e mesajlarda kaşla göz arasında birer isyerlerine dönüşür. (belki de gerçekten öyledir, düşünmeye değmez mi sizce?)
sonra, yine bir yanlış anlaşılma endişesi yüzünden işyerlerimizi bile isteye -belki de başka seçenek kalmadığından- i$yerlerine dönüştürürüz likid kristal ekranlarda(LCD)...
işyerleri içerisinde en iyisi sizce hangisi? belki de i$ bankası. düşünmeye değmez mi sizce?
peki ya işgünleri?
önce isgünlerine, oradan da bile isteye –belki de başka seçenek kalmadığından- i$günlerine dönüşen işgünlerimiz?...
her türlü hayatımızdan önce gelen işgünlerimiz...
ama siz böyle olsun istemezdiniz kuşkusuz...
bu sadece bir rastlantı, diye düşünürsünüz...
3.
zarif bir denklem: aşk = a$k...
aşk
ask
a$k
peki ya aşk?
aşk yerine cep’ten cep’e mesajlarda ask yazıyorsunuz, karşınıza “istemek, rica etmek” anlamında bir İngilizce sözcük çıkıyor. bu sözcüğün sizin dilinizde aşkla uzaktan yakından bir ilişkisi yok elbette...(ama İngilizce biliyorsanız belki de “aşk talep etmektir” gibi beylik bir söz gelebilir aklınıza )
bu kez herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için a$k yazıveriyorsunuzcep’inizin likid kristal ekranına...
siz cep’ten cep’e a$k yazar yazmaz kapitalizm, sizin ilerideki tüm itirazlarınıza, sızlanmalarınıza, karşı koymalarınıza karşın, bin bir hile, dalavere ve ikna yöntemiyle hemen kendi lehine bir denklem kuruyor: aşk= a$k...
görüyorsunuz ya, kapitalizm ustalıkla nasıl da hayatınızın en ince derinliklerine sızıyor...
kapitalizmin baktığı her $eyi paraya dönü$türen o soğuk yüzüyle –belki de farkında olmadan- i$te tam da bu anda karşıla$ırsınız...
ama siz böyle olsun istemezdiniz kuşkusuz...
bu sadece bir rastlantı, diye düşünürsünüz...
4.
cep to cep:
biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz(*)
(*)Edip Cansever’in bir dizesi